5 Eylül 2011 Pazartesi

Klasikleşen bir Terim harekatı...

Terim sevgisini de Terim'in egosunu da bir yere kadar anlıyor, "eyvallah" diyebiliyorum. Ama bir yere kadar. Kalkıp da UEFA Kupası'nı kazanmamızı hiçe sayacak kadar aptal değilim. Halen böyle bir gururu yaşabiliyorsak bunda Terim'in komutasının müthiş bir payı var. Ama bu işi don lastiğine benzetmek bana makul gelmiyor. Daha önce defalarca yazdım yine yazıyorum; Terim'i İtalya'ya gönderdiğimizde üstünde deri ceketi altında kot pantolonu içinde de kareli gömleği vardı. Saçları fönlü veya jöleli değil dağılmış gelişigüzel sağa taranmıştı. Kolunun altında da bir çantası vardı. Çok da umrunda değil di o anki görüntüsü. Çünkü aklında Fiorentina'da yapacağı işler vardı. Kolunun altındaki dosyasına daha fazla önem veriyordu.

Terim İtalya'ya gitti! Fiorentina'dayken kameralar kulübeyi çektiğinde benzer bir görüntüyle karşılaşıyorduk. Montunun kolları dirseğe kadar sıvanmış, saçları dağılmış, bol bir eşofman ile yönetiyordu takımı. Fiorentina'nın da Terim'in de yaptıkları ortadaydı. Ve Terim kariyerini olumsuz etkileyecek bir transfere imza attı. Dünyanın en önemli markalarından biri olan Milan'a gitti. İşte ne olduysa da orda oldu. Moda kenti Milano'da çok etkilendi terim. Artık koltuğunun altında dosya taşımıyor onu taşıtacak adamlar alıyordu yanına. Saçları ve kendi her daim özel bir davete katılacak gibi özenliydi. Artık takımı ve oyunları değil "Siyah takım elbisenini altına kahve ayakkabı, kahve kemer nasıl olur" diye düşünüyordu.

Galatasaray'a döndü. Şampiyon takımı fütursuzca dağıttı. Terim'e göre kimi fazla para istiyordu, kimiyse yeteneksizdi. Oysa o takım ligde tüm imkansızlıklara rağmen şampiyon olmuştu. Bir Mondragon'a gücü yetmedi ve yabancı transferlerinin tamamını kendisi yaptı. "Cırt cırtlı forma tasarlamamız gerekecek" dediği Felipe ile sezon ortasında ters düştü ve oyuncu gitti (Nedenine girmeyeceğim zira midem kalkıyor. Terim'in egosu artık içimi döndürüyor). Pinto ne oldu bilen yok! Christian ve Lukunku ile halen dalga geçiyoruz. Falan filan...

Terim'in bu gelişinde yalan yok belki değişmiştir diye ince bir umudum vardı. Ama yaptığı işler maalesef beni korkutuyor. Zira bu adamın ikinci bir güce, geçmişten gelen kuvvete tahammülü yok. "Herşeyi ben yaptım" diyebilmek için yıkıp geçiyor... Bu nedendendir ki yedek kulübesinde tecrübeli bir yardımcı yok! Ya boynuz kulağı geçerse?

Bugüne gelelim! Baros da giderse Fatih Terim'in klasikleşmiş güç gösterisi de tamamlanmış olacak. Nedir bu? Tüm yabancıları gönderip yerlerine yeni isimler almak! Maalesef girdiği bu zihinsel 'sidik yarışı' Fatih Terim'e olan umutlarımı biraz daha azalttı... Baros'u da gönder rahatla güzel kardeşim... Cana ne yaptı da gönderdiysen; Neill'e 1.2 milyon euro vermeyip yerine 2.2 milyon euro alan Tomas'ı getirdiysen (Tomas'a asla lafım yok, hastasıyız), Kewell gibi adamı elinde tutmayıp sırt çevirdiysen Baros'u da gönderirsin. Hepimiz öyle bir 'kıça' sahip olduğunu elbet biliyoruz. Dağıt yine takımı. Ama inşallah bu kez 5-0'lık mağlubiyetle değil galibiyetle ayrılırsın... Çünkü artık sana da yazık olur Galatasarayım'a da...