24 Nisan 2009 Cuma

En iyisi haftaya konuşalım…

Her hafta daha bir karışıyor hesap… Derbi ile ilgili yazdığım yazımda beraberliğin iki takımı da şampiyonluk dışına iteceğinden bahsetmiştim… Ancak yukarısı için Galatasaray da potaya girmeyi başardı Büyükşehir galibiyetiyle. Şimdi gözlerimiz bu hafta oynanacak Sivasspor-Trabzonspor maçında. En iyisi kehanette bulunmadan önümüzdeki haftayı beklemek.

“Kaybeden havlu atacaktı yarışa. Beraberlikte ise zirvedeki üçlünün kazanması sonrası iki takım da bu sezon için şampiyonluğu rafa kaldıracaktı”. Derbi sonrası yazılan bu satırlar bana ait. İşte her zaman tahminler tutmuyor. Galatasaray’ın deplasmanda kazanırken zirvedeki ikilinin puan kaybı yaşayacağı fazla iyimser görünüyordu o gün. Ancak o gün bu senaryo ne kadar uzak görünüyorsa taraftarı ve oyuncularıyla Galatasaray’ın da yarışı bırakmayacağı o kadar gerçekçi duruyor bugün…

Herkesten duymuşsunuzdur şüphesiz ancak ben de dile getirmek istiyorum: “Bu ligde daha çok şey değişir…” Sivasspor’un 57 puanla lider girdiği 28’inci haftada Beşiktaş da Trabzonspor da lider de puan kaybedebilir. Yukarıdaki dörtlüde puan kaybetmesi sürpriz gözüken tek takım Galatasaray. Kendi sahasında ligde iddiası kalmayan ve bir hafta içinde ligin iki üst düzey takımıyla oynayan Ankaraspor ile oynayacak. Ankara’nın kötü takım olduğunu ima etmiyorum, sadece bu kadar zorlu hem fiziksel hem de zihinsel olarak yoruldukları bir dönemeçte tutunacakları bir hedefleri yokken tekrar şampiyonluk şarkıları bestelenen Galatasaray’a diş geçirmesinin zor olacağını söylüyorum.

Eskişehirspor düşme hattını üç puan, beş takım önünde… Çok da rahat değiller esasında. Ancak bu maçı onlar için önemli kılan bir diğer unsur, Rıza Hoca’nın kendisini fütursuzca takımdan uzaklaştıran Demirören’e bir çelme takma isteğinin varlığı. Kaldı ki İstanbul’da gördüğümüz ve 10 kişiyle Galatasaray’a pozisyon vermeden kazanan takımın kendi sahasında can dediyle Beşiktaş’a dur diyebilme ihtimali; hafta içinde Ankaraspor ile fiziki açıdan oldukça zorlu bir maç yapan Siyah-Beyazlılar’ın maçı kazanma ihtimali kadar...

Sivasspor-Trabzonspor maçı ise deyim yerindeyse ceza maçı her iki takım içinde… Oysa her ikisi de saçma puan kayıpları yapmasaydı, bugün zirvede yalnız kalabilirdi. Bu açıdan yenilen takım sadece puan dezavantajı yaşamayacak; ayrıca zirve yolundaki momentumu da rakiplerine geçecek. Ve bu durum her iki takımda da strese yol açacak… Kazanma-kaybetmeme baskısı maçın muhtemelen kısır geçeceğini gösteriyor. Kazanan takım kim olur bilinmez ancak 10 haftadır bir kondisyon sorunu çeken Trabzonspor’un futbolu fiziksel dayanıklılığa dayalı Sivasspor’u yenmesi en azından kağıt üzerinde zor gözüküyor. Beraberlik mi? Herhalde her iki takımın da istemediği tek sonuç bu…

Arada kupa maçlarından bahsettik ancak kupanın unutulmasını mazur görmeli. Zira çoğu futbolsever ilk maçların skorlarını hatırlamak için eminim fikstüre başvurmutur. Zira Milli maçlar, Avrupa mesaileri iki kupa maçının arasının 50 gün kadar açılmasına sebep olmuştu. Kupada final ilk maçların skorları doğrultusunda sürpriz yaşanmadı. Fenerbahçe deyim yerindeyse (sıralamadaki durumu ve takımın oynadığı futbolu göz önüne alarak konuşuyorum) Avrupa’ya giden kısa yolu yakaladığı için altın buldu. Üstüne uzun yıllardır hayalini kurduğu kupayı kazanma şansı da hediyesi oldu. Ligde tüm hedeflerini rafa kaldıran, zihinsel olarak çok yıpranmayan bir Fenerbahçe’nin finale çıkması, şampiyonluk yarışında oldukça zarar gören bir Beşiktaş’ı finalde yenerek ve sezonu en azından şampiyonluk kadar önem verdikleri kupayla kapatma fırsatı sunuyor.

Yukarıda da dediğim üzere hesaplar her hafta daha da karışıyor. Ve dersimizi de aldık artık kehanete yer yok. Zira bu hafta Trabzon-Beşiktaş ikilisi kazanarak zirvenin şekli de değişebilir, hepsi puan kaybederken Galatasaray kazanırsa iş cadı kazanını da dönebilir. Bu nedenle en iyisi önümüzdeki haftayı beklemek…

Hiç yorum yok: