Biz şampiyonluk yarışını düşünerek derbide futbolu ve skoru tartışmayı umuyorduk. Olmadı alışıldık bir hakem komedyasını. Evet, herkes maçın gergin geçmesini bekliyordu. Ancak son dakikalarda ortalık fena karıştı. Ancak bugün, saha içi nasıl karıştıysa aynı oranda saha dışı da karıştı. Çoğunluk bu yaşananların bir rezalet olduğunu söylüyor. Kimiyse bu yaşananların bir sürpriz olmadığını vurguluyor… Ben olayı bir adım öteye taşıyorum. Sizce bu yaşananların sorumlusu Lugano mu? Yoksa Arda mı? Acaba Semih mi? Yönetimler de bu gerginliği tetiklemiş olabilir mi? Bir dakika. Sakın bunun sorumlusu sokakta gezen farklı renklere gönül veren taraftarlar olmasın. Futbolcuların sırtına milyonların sevgisini ve öfkesinin yükleyen, gerektiğinde kendisi de hiç düşünmeden şiddete başvuran taraftarların, fanatiklerin, holiganların daha da ötesi bizlerin yaşananlarda hiç suçu yok mu? Stadyumda küfür eden, sahaya istediğini atan, sahaya giren taraftarların, kaybedilen maçtan sonra tesisleri basan fanatiklerin bu noktaya gelmemizde payı nedir sizce?
Pazar akşamı yaşananlar Türk futbolunda ne ilk kez ne de son kez sahnelendi. Bunun gibi yüzlerce maç seyredeceğiz emin olun. Sadece sahalar, renkler, oyuncular değişecek. Aslında Avrupa futbol seviyesi geyiği de yapmaya gerek yok, onların maçlarında da bu gibi görüntüler seyredeceğiz.
“Din kitlelerin afyonudur” demiş Karl Marx. Günümüzde aynı söz öbeği sadece bir kelime değişikliğiyle farklı bir alanın hükümdarlığını vurguluyor: “Futbol kitlelerin afyonudur…” Zira bir ilköğretim öğrencisi de serveti paha biçilemeyen mevki sahibi insanlar da halkı yönetmekle yükümlü vekiller de halkın güvenliğini sağlayan askerler de milyarları sürükleyen futbol arenasında değişik renklere gönül veriyor.
Bu taraftar kitlesinden kimi her iç saha maçında tribündeki yerini alıyor çekirdeği ve dost sohbetiyle maçı takip ediyor, kimi deplasman maçlarını da kaçırmıyor, kimi maçı evden seyretmekle yetiniyor kimiyse purosuyla locada…
Ancak futbol, sadece farklı kesimlerin ortak paydası değil. Bir maçta kimi zaman takımların siyasal görüşleri kavgaya neden oluyor, kimi zamansa sert yapılan bir faul. Çünkü futbolun içinde gerilim, adrenalin ve karşı koyma var.
Pazar günü olanları sadece Lugano’ya ya da Arda’ya yüklemek onları günah keçisi yapmaktan başka bir şey değil. Daha geçen sezon kupa rövanşında buna benzer görüntüler yaşanmadı mı? Sadece aktörleri değişmişti.
Ben sahalarda yaşanan gerginliklerin sadece futbolun içindeki kişilerle ilintili olmadığı düşüncesindeyim. Onlar aslında bir aktör. Milyarlarca kişinin isteklerini sahaya yansıtmak isteyen bir aktör. Ancak bu aktörlerden kimisi iyi kimiyse başarısız… Mesela Alex’i bir kavganın içinde hatırlıyor musunuz? Ergün Penbe’yi. Tamam arada Sabri gibi Emre Belözoğlu gibi şiddette yatkın isimler de var ama işin özünde taraftarların futbolculara yüklediği aşırı sorumluluk var. Mesela Galatasaray futbolcusu de Fenerbahçe futbolcusu da biliyor ki bu maçı kaybettiğinde akşam tesislere gelen kızgın taraftar grubunun protestosuna uğrayacak. Sonra milyonlarca taraftar, şampiyonluğun çimlere gömülmesi sonrası onları protesto edecek. An gelecek sokakta yürürken sözlü taciz edilecek. Hem kendi taraftarı hem de rakip taraftarından…
İşte futbolcuları aşırı gergin yapan şeyler, genç yaşta omuzladıkları sorumlulukları. Bunun yanında kabul etmek gerekir ki Sarı-Kırmızılı bir oyuncunun Sarı-Lacivertli bir oyuncuya yumruk atması birçok taraftarı mutlu ediyor. Tersi de Sarı-Lacivertliyi. Bunu futbolcu da biliyor. Eskiden futbol oynayan şimdilerdeyse ‘kahve muhabbeti’ tadında televizyon programına katılan sözde yorumcular da…
Ancak kimse çuvaldızı kendine batırmıyor. Hiçbir taraftar herhangi bir maç çıkışında kavga ettiğini, tesisleri bastığını, oyuncuları nasıl baskı altına aldığını hatırlamıyor. Sonra sahadan arbede yaşandı mı suçlu Lugano oluyor, Arda oluyor.
Umarım her taraftar Pazar günü olanlardan sonra kendine ‘suçlu kim’ sorusunu sormuştur. En azından sormasa bile yaşananları sahada kavga eden futbolculara yüklememiştir. Sonra yorumcular ‘Arda artık Galatasaray taraftarı hariç Türk taraftarı için bitmiştir’ dememiştir.
Şimdi; yaşananlar sadece Lugano’nun suçu mu? Yoksa sahaya şişe atan, küfür eden taraftarın mı? Tribünleri tahrik eden rakip oyuncunun mu, penaltıyı vermeyen hakemin mi (Bu yazdıklarımı sadece Galatasaray-Fenerbahçe maçında yaşananlar olarak düşünmeyin. Ligdeki herhangi bir karşılaşmada da bunlar yaşanıyor)? Ben suçlulardan bir tanesini buldum dün akşam: Ben!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder