Kışın sert koşulları bizi de etkiledi. Bir kaç gün uzak kaldık bilgisayardan, futboldan, blogdan... Ancak geride kaldı. Herkesin yeni yılını kutlarım. "Hayatımın en güzel günlerini 2009 yılında yaşadım" demeniz dileğiyle...
Bugün özetleri seyrederken tekrar aklıma geldi. Delgado’nun kırmızı kartında herkes hakemin acımasız davrandığını ve yanlış anlaşılma olduğunu söylüyor. “Ben bir kez faul yaptım, ilk pozisyonda sarı kart çıkardın” dediğinde çoğu futbolsever hemfikir. Şimdi jestlerinle bunları söyleyip, tavırlarınla derbi ortamında hakemin üzerine gidiyorsan ne demek istiyorsun? Veya ne için itiraz ediyorsun zaten? Sarı kart… Yetmediği gibi hareketi yaparken ki düşüncen ne olursa olsun şu meşhur işareti yapıyorsan kurtuluşun yok Delgado… Kırmızıyı da azarı da yedin.
Yanılmıyorsam çoğu futbolsever geçen yıl büyük bir sürprize imza atarak ligi gol averajıyla 4’üncü sırada bitiren Sivasspor’un bu yıl bocalayabileceğini düşünüyordu. Ben böyle düşünüyordum. Ancak onlar bu yıl da yukarıda kalmayı başardılar. Önceki yıl düşüş bekleyenlerin çoğu şu andaysa bir sorunun cevabını arıyor: Sivasspor bunu nasıl başarıyor?
TFF'nin bünyesinde çalışan Futbol Geliştirme Merkezi (FGM) Herkes için Futbol (HİF) adı altında kapsamlı bir proje yürütüyor. Akademi Lig'leri gibi genç çocukları yarı-profesyonel bir yapıda futbol oynatarak, aynı zamanda tüm yaş gruplarını tek tek takım haline getiren projenin daha sayılması zor oldukça fazla kolu var. Bu kollardan bir tanesi de HİF projesi maçlarını yönetecek olan hakemler için oluşturulacak olan havuz. Halktan herkesi hakem olmak için davet eden TFF aynı zamanda geleceğin profesyonel hakemlerine de ilk adım olarak HİF hakemliğini gösteriyor.
Her yerde savunuyorum bu adamı. Sağda solda hakkında yapılan analizleri ve çıkarılan olumlu sonuçları görünce seviniyorum. Bir sempati duyduğum açık. Ayrıca Beşiktaş’tan sonra hazır devre olmuşken, yüzeysel bir Skibbe-Galatasaray değerlendirmesi yakışır diye düşündüm.
Hep tartışılan bir olaydır. Disiplin-taviz. Takıma ikisini de ayarında uygulayan adamlar çok azdır ve bizim ülkemize nadir yolları düşer. Ben Skibbe'nin çağdaş bir futbol adamı olduğu düşüncesindeyim. Oyunculara karşı belli bir yaklaşımı var. Futbol yapısı olarak takımını belli bir mantık doğrultusunda oluşturuyor. Aslında sadece bu maçın değil, son haftaların süperi O... Lincoln'ü havaya sokan, Galatasaray'ı seyredilmesi zevkli bir takım haline getiren (Geçen yılı hatırlayacak olursak) bu adama bence zaman zaman haksızlık ediyorlar. Derbide kürsü senin Skibbe...
Beşiktaş’ın başına ne geliyorsa savunması yüzünden geliyor. Gökhan Zan - İbrahim Toraman maalesef Beşiktaş’ın yönetimini ve teknik kadrosunu yanıltıyor. FM’de de vardır ya böyle adamlar. Baktığınızda technical özellikleri anormaldir fakat en önemli olan mental özellikleri zayıftır. İşte bu ikili (kişisel bir görüştür) mental olarak zayıflar ve takımlarına yarardan çok zarar veriyorlar. Aynı şekilde bunlara bir de İbrahim Üzülmez eklenince, Sivok-Zapo ikilisinin yaptıkları da çöpe gidiyor. 
Derbi sonrası gazetelerin başvuracağı haberlerden bir tanesi de Mustafa Denizli – Ertuğrul Sağlam karşılaştırması olacaktır. Adamlar da haklı malzeme bol. Biz de girelim ucundan: Sağlam-Denizli karşılaştırması…
Daha önce fazla da izlemediğimden dolayı dikkatimi çekmemişti. Geçenlerde İyi Orta Gol Olur’da okudum. Bu açıdan biraz da çakma haber oldu ama yazmadan da duramıyoruz. Eğer bir maç sonrası yorum dinleyeceksek adres NTV. Yine geçtik ekran başına açtık ‘%100 Futbol’u. Hakan Ünsal – Sergen Yalçın Ali Sami Yen’de, Rıdvan Dilmen – Güntekin Onay stüdyoda derbiyi yorumluyor. Daha dakika bir Skibbe’den giriyor Hakan. Arda’yı sol tarafa hapsettiğinden başlıyor, hakemle, Mustafa Denizli ile bitiriyor. Hiç demiyor ki Galatasaray maç boyunca bulduğu gol pozisyonu sayısından, oynadığı pozitif futboldan bahsetmiyor. NTV’nin ‘%100 Futbol’unun Rıdvan-Güntekin ikilisiyle daha güzel olduğunuysa Sergen’in konuşmasıyla anlıyoruz. Agression 20 olmuş. Surat kıpkırmızı. Lafa başlıyor, bağırıyor-çağırıyor. Takmış yabancı oyuncuların kırmızı kart görmesine. Rıdvan “Ama Delgado’nun atılması haksız bir karardı demiştin ki ben de katılıyorum. O zaman bu yorumdan Delgado’yu çıkarmak lazım” diyerek aslında bir abi yardımı çekti ama hak getire. Sergen olayı kafada kurmuş. Aşağı-yukarı 50 dakika yayında kaldılar. Hakan’ın Galatasaray ve özellikle Skibbe hakkında olumlu yorum yaptığını duymadım. Duymadığım bir konu daha vardı: o da Sergen’in Mustafa Denizli hakkında bir tek olumsuz eleştiri yapmaması… Yukarıda da dediğim gibi Rıdvan-Güntekin devam etsin. Biz Rıdvan’ın Semih’i oynatmayınca Aragones’e sallamasına razıyız.


Aynı konu üç farklı haber. Kura çekiminin yansımaları devam ediyor blogda… Hazır motiveyken araları soğutmayalım dedim. Karşınızda Bordeaux…
Grup kuraları çekildiğinde büyük çoğunluk (ben dâhil) fikstürü de işin içine katarak Galatasaray’ın şanslı olduğunu düşünüyordu. Bu nedenle beklenen oldu diyorum. Şimdi sıra knock-out maçlarında. Bazı hocalar vardır ya; lig malum uzun maraton sonunu getiremez ama Şampiyonlar Ligi, UEFA Kupası gibi knock-out maçlarında şov yapar. Benim bu konuda favorim Rafa Benitez’dir. Ligde Rijkaard’ı koy Şampiyonlar Ligi’nde Rafa’yı… Bu arada Şampiyonlar Ligi demişken, kura çekiminde ilk onlar sahne alacak. Ardından UEFA Kupası kuraları çekilecek. Türk futbolseverinin gönlü Aalborg- Bordeaux-Marsilya üçlüsünde. Ancak bu üçlü dışından kim çıkarsa da çıksın bence maç ortada olur. Bu sene kura işlerinde hep şansı yanındaydı Galatasaray’ın. Kura saatini bekliyoruz. İşte takımlar:
Sağ olsun Fanatik’tekilerin şu manşeti olmasa yeniden sahalara dönüş yapamayacaktık herhalde… Sağ-ön-yan-çapraz bağlarımda zedelenme olduğundan dolayı (şu sakatlık bölgesine hastayım, çapraz bağlar) 10 gün sahalardan uzak kaldım. Ancak salonda çalıştım, kopmadım futboldan yani… Ancak gelin görün ki kriz ortamında herkes gibi biz de fazla mesai ile puan toplamaya çalışıyoruz. Artık daha bir sık duyar olduk işten çıkarma haberlerini. Eşin dostun kulağına bizim de haberimiz gitmesin diye uğraşıyoruz. Şaka bir tarafa bayram öncesi evin yolunu unuttuk işler yüzünden. Haliyle bayram da yorgunluğun atıldığı, bilgisayardan uzak bir ihtiyaç molasına dönüştü. Biraz kişiselleşti haberin girişi uzatmadan konuya girelim. Önceki gün muhtemelen Fanatik’teki acar arkadaşlarımızdan bir tanesine “Oğlum sürmanşette Uche transferini kullanıyoruz. Şöyle kıyak bir Uche fotoğrafı bul” dediler. O da fazla uğraşmadan Google’a danışmış. Zira ‘Uche Getafe’ görsel aramasının daha ilk sayfasında, manşetteki fotoğrafa rastlıyoruz. Hadi o gözünden kaçırmış. Ancak hata editöründen yayın sorumlusuna kimsenin dikkatini çekmemiş. Bir seçenek daha var ki o en vahimi… Uche ile Martins arasındaki farkı sezememiş olmaları. Bu seçeneğin gerçek olduğuna ihtimal vermiyorum, zira Fanatik gibi 14 yılı deviren bir gazete çalışanı böyle hata yapmaz. Konu bundan ibaret. Bu arada bloga haber girme konusunda da yeni bir dönem olarak adlandırıyorum bugünü. Gerçi Ronaldo’dan beter oldu şu bizim sahalara dönüş hikayesi ama bu kez daha daha bir sağlam asıldım kramponun bağcıklarına. Kopana kadar da mücadeleden kaçmak yok.
İbrahim Üzülmez, futbolcu olmayı başarmış. Ona bir lütuftur bu. Zira futbolcu olamasaydı başka bir iş bulamazdı kendine. Buna kim bu gazı veriyor, kim sensin paşam diyor bilemedim. Külhanbeyi gibi… Kim gelse karşısına, tokat, tekme ayar veriyor. Maç bitmiş, üç kuruşluk top oynamamışsın, kaybetmişsin. Kimsin ki gidip Ankarasporlu oyuncuya tokat atıyorsun? Şu adamı Beşiktaş kulübüne yakıştırıp kaptanlık verenlere, bırakın kaptanlığı forma verenlere yazık. Gol sonrası sevinci abarttı diye gönderilen Pascal Nouma, İbrahim Üzülmez’den iki gömlek iyidir rakip takım taraftar gözünde.
Cumartesi U14 ve U15 kategorisinde oynanan Beşiktaş-Galatasaray maçlarını izledim. Fulya’da Şan Öktem Tesisleri’nde oynandı iki maç da. Ancak Fulya’da Şan Öktem Tesisleri diye bir şey kalmamış. Maçı Yemen Ekşioğlu, Mehmet Ekşi, Fenerbahçeli Müjdat gibi eski futbolcu kadrosuyla izledik. Yemen Ekşioğlu hayli dertli: “Şarapçıya, eroinmanlara verdiler tesisleri” diyor Şan Öktem binası için. “Çocukları burada gecekondulara koydular” diye de ekliyor.