22 Kasım 2008 Cumartesi

Aragones Fenerbahçe'sinin Alex hali

Büyük kalemler ve derin bilgiye sahip futbolseverler yaparken ben bu halimle neyime gerek diyerekten pek analiz işine bulaşmıyorum. Çünkü hem bilgi anlamında derinlik sıkıntısı yaşıyorum hem de yazanların kişisel yetileri karşısında oldukça alt klasmanım. Ancak işte akacak kan damarda durmuyor. Fenerbahçe’de Alex’in dönüşünü ve Aragones’in İspanya’daki oyun şablonunu düşündükçe bir şeyler karalamak istiyorum.

Şimdi Aragones ilk imza attığında Alex’in Fenerbahçe’deki varlığı sorgulandı. Çünkü Aragones, hepsi koşan hepsi yaratıcı öylesine bir orta sahayı yönetiyordu ki Alex’in durarak oynaması İspanyol’un işini zorlaştıracaktı. Derken elde oldukça formda bir Semih ve hem taraftarın hem de yönetimin sahada görmek istediği bir de Güiza vardı.

Orta sahanın ihtişamından bahsettik bahsetmesine de peki İspanya 2008’de nasıl oynamıştı? Orta alan oyuncularının hücuma kattıkları zenginliğin yanında hareketli forvetler baskıyı hücumdan başlatarak takım tam sahada bir alan savunması yapıyordu. Oyuncuların hepsinin birbirinden kaliteli olması Aragones’in işini kolaylaştırmıştı. Savunması da Puyol’un önderliğinde iyi iş çıkarında hücum takımı her maçta gücünü ortaya koymayı başarıyordu.

Bugün… Şüphesiz Fenerbahçe Aragones’e imza attırırken kadrosuna transfer ve derinlik katma konusunda hocasına bir güvence vermiştir. Eğer vermediyse ve bu hoca da günün birinde savunmasını Can-Yasin, orta alanını Maldonado-Josico ikilisinden oluşturacağını bilerek sözleşme imzaladıysa bu ülkeye tatile gelmiş demektir. Ancak sanki ihtiyacı yokmuşçasına transfer sezonunu en verimsiz geçiren takım Fenerbahçe oldu. Diğer takımlar kadrolarını yetenekli ve gerekli oyuncularla takviye etti. Yetmediği gibi mevcut kadrolarını da korumayı başardı. Ve en büyük kaybı da Fenerbahçe verdi, Aurelio gibi bir sigortasını yitirdi. Üzerine tam bir ay Senna’nın kapısında yatarak vakit kaybetti. Ve Türk futbolunun son dakika gece transferlerinden bir tanesine imza atarak Josico’yu getirdi. Transferde fonun büyük bölümü Güiza’ya gitmiş, Senna konsantrasyonu diğer alanlardaki açığın gözden kaçmasına neden olmuştu ve Fenerbahçe kadro derinliğinin olmadığını nihayet fark ediyordu. Ne zaman mı? Transfer sezonun son bölümünde Deivid’in sakatlanmasıyla...

Bu kadar polemiğin ardından yazının ana konusuna dönüyorum –nihayet-. Fenerbahçe yarın gündüz maçında Ankaragücü ile karşılaşıyor. Ben bu maçı iple çekiyorum. Geçtiğimiz maça iki forvet ile çıkan ve orta alanda yükü hücum gücü kısıtlı Josico-Selçuk ikilisine veren Aragones, kanatları da Uğur ve Deivid'in yeteneklerine bırakmıştı. İşte bu sistem Aragones’in İspanya’da uyguladığı sistemin Fenerbahçe versiyonuydu. Aynı sistemle Galatasaray’ı da yenmişti. Çünkü bu sistem hücum oyuncularının prese katılmasıyla rakibin oyun alanını daraltıyor, pozisyon verilmesini engelliyordu. Aynı şekilde hücum çeşitliliği yaratıyor, takım oyunun tek hakimi oluyordu. Ankara maçına da aynı mental yapıyla çıktı Fenerbahçe. Derken Semih sakatlandı, Emre oyuna girdi. Yani Alex’li sisteme dönmüştü Fenerbahçe. Değişikliğe bağlamayacağım ancak Sarı-Lacivertliler Ankaraspor karşısında dönem dönem kontrolü kaybetti. Ve topun hakimi Ankara takımı oldu. İşte o anlar -söylemeye gerek yok- orta alandaki iki kanat oyuncusunun oyundan düştüğü veya savunmayı bıraktığı anlardı. Oysa aynı Uğur Galatasaray karşılaşmasında da oyundan düşmüştü. Aynı şekilde sakat Deivid de maç eksikliğinden dolayı durarak oynayabilmişti. Ancak takımı oynatan sistemdi. Orta alan ve hücum öylesine bir pres yapıyordu ki Galatasaray sahasına hapsoldu. Ankaraspor karşısında bu yoktu. Çünkü oyuna ikinci bir forvet değil bir orta alan oyuncusu girmişti.

Yarın deplasman maçında Semih, Uğur, Carlos yok. Muhtemel olarak Alex 11’de olacak. İşte bu şart mı diye sorguluyorum. Tamam kadro derinliği Alex’in oynamasını neredeyse mecburi kılıyor ama ortada da bir gerçek var. Bu takım kötü futbol oynadığı maçların hepsinde Alex taktiğini uyguladı. Aynı anda göze hoş gelen futbollarını Alex’in olmadığı ara dönemde sahaya yansıttı. Alex’in yokluğu Aragones’in işini kolaylaştırmıştı şimdi Alex’li dönem terletecek. Bakalım İspanyol hoca yarın sistemini Alex ismine ezdirecek mi? Yoksa Alex’i kulübeye çekerek ben kendi doğrularımı uygularım ayarı mı verecek? Bence ilki olacak ve Fenerbahçe yavan futboluna sert bir dönüş yapacak…

2 yorum:

miracsaral dedi ki...

Ben İspanya'nın o zamanki oyun kurucusu Fabregas'ın Deivid'den daha teknik bir oyuncu olduğuna inanmıyorum. Aragones'in İspanya'sı kupada en az gol yiyen takımlardan bir tanesiydi. Çünkü onların gücü yaptıkları iyi savunmadan kaynaklanıyordu. Alex'i Parma'da oynatmayan şey onun kompakt sistemlere olan uyumsuzluğuydu..

fabrizio dedi ki...

Burada Fenerbahçeliler için (bence) mutluluk verici olan şey artık yönetimin günümüz futbolunda 'tek adam+10' sistemiyle başarı kazanılamayacağının fark etmesidir. Bu farkındalık bu yıldan sonra transfer seçimlerinden, hoca tercihlerine hatta çalıştırıcı tercihlerine kadar yansıyacaktır. Bu nedenle bazı kayıp yıllar hayırlıdır. Örneğin Fatih Terim-Galatasaray birlikteliğindeki kayıp yıl gibi. Bu yıl da Fenerbahçe için gelecek yıllarda olumlu yansıması açısından iyi bir kayıp yıl olabilir. Ki halen kaybolmamışken...