19 Şubat 2009 Perşembe

Devam filmi

“Ben Galatasaray golünü atar ama efendi efendi ‘minimum’ bir tane yer diyorum. Tur da ‘minimum’un nasıl bir seviyeye çıkacağında yatıyor zaten...”

Dün bunları yazmıştım. Minimumlar tutmadı… Ama yine de tahminde beraberlik havası yatıyor… Özünde 0-0 da iyi sayılabilecek bir skor. Neyse dün sorunun cevabını aradık, bugün de devam filmi olarak cevabın sağlamasını yapalım…

Maçın hikayesi Antalyaspor maçında yatıyor bana göre. Yenilen gol, çöken iki bek, etkisiz orta saha Bordeaux öncesi hayırlı mağlubiyete dönüştürmüş Antalya maçını. Üçlü defans Bordeaux karşısında riskti. Ancak ilk bölümdeki Bordeaux çemberini saymazsak fena değildi. Baros’un etkisiz kalması ve gereksiz yere Bordeaux savunmacıları ve hakemle uğraşması onu oyundan düşürdü. Sonuç ‘Çanakkale geçilmez’ oynamadan, fazla pozisyon vermedi Galatasaray. Yukarıda da dediğim gibi dönem dönem baskıya maruz kaldı ama yine de birbirinden etkili hücum silahına sahip rakibine fırsat vermeyerek gol yemeden eve dönmeyi başardı.

Galatasaray için Hakan Balta’nın sakatlığı sonrası sol beke geçen Volkan maalesef geçen sene yaptığı etkili başlangıcın mirasından yemeye devam ediyor. Bu haliyle Hakan Balta gibi durmak bir yana Gustavo Victoria’dan bile kırılgan gözüküyor*. Sabri dediğimiz adam ise son maçlarda resmen gole davetiye çıkarıyor. Özellikle Antalyaspor maçında rakibin karşısında dağılan Sabri, halen savunmanın sağı için ideal bir isim değil. En azından Avrupa’da kanatları etkili kullanan takımlara karşı alınmaması gereken bir risk. Bu açıdan bir bakıma 3’lü savunma bloğuyla çıkmak Sabri-Volkan ile çıkmakla aşağı-yukarı aynı riskler taşıyordu.

Üçlü savunmanın önündeki Mehmet-Barış ikilisi hata yapmadan oynadı diyebiliriz. Sadece Barış’ın ileri oynama konusundaki zaafına dikkat çekmek istiyorum. Ben daha kendisinin üst üste üç olumlu hareketini seyredemedim. Sanırım seyredemeyeceğim de… Sadece koşuyor, pres yapıyor, topu da kazanıyor ancak kimi zaman olumlu çoğu zaman da hatalı oynuyor. Bazen çok top geveliyor, bazen de çizgiden inmeye çalışarak topu kaptırıyor. Bu açıdan bir yandan fayda sağlarken diğer yandan hücumların tehlike derecesini düşürüyor. Mehmet’e gelince; Bence maçın De Sanctis ile en iyisiydi. Ortak karakterler koydu ikisi de maç içinde. Mehmet orta alanda, De Sanctis kalede güven verdi. Neredeyse her topu doğru adama oynadı. Riske girmedi, mücadeleden kaçmadı.

Bordeaux açısından maç oldukça iyi başladı. İstedikleri baskıyı kurdular. Şansları olsaydı golü de bulabilirlerdi. Ancak o kadar. Sözün özü saman alevi gibiydiler. Kimi zaman topa hükmettiler kimi zamansa hükmedilen taraf oldular. Mesela Gourcuff bir ara adlı sazı eline, sonra kanatlara çekildi dinlenmeye… Keza Chamakh kaçak dövüştü maç boyunca. Bordeaux da Wendell her üç sözün birindeydi ama o da kırmızı kart korkusundan dolayı montu erken giydi.

0–0 yeter mi? 1–1 kadar avantajlı olmasa da yenilmediğiniz için deplasmanda alınacak fenal olmayan bir skordur bana göre. Önemli olan futbolcu üzerinde nasıl etki bıraktığıdır. Yani Galatasaray futbolcusu “Bu skor bize yeter, biz bunlar Ali Sami Yen’de yeneriz” mantalitesini benimserse İstanbul’da sürpriz yaşanabilir. Bu açıdan biraz risk biraz avantajdır.

İstanbul’daki maç nasıl geçer sorusunun cevabıysa hafta içi maçtan önce bu satırlarda olacak. Ancak bir öngörü yazayım: “Bu yıl ki Galatasaray camiası taraftarından oyuncusuna yönetiminden antrenörüne vizyonuyla turu Bordeaux’dan daha çok istiyor. Dolayısıyla ikinci maçta daha iştahlı olacaktır. Bir de buna hafta sonunda Kocaeli ile oynanacağını eklersek yıldızları dinlenmiş Galatasaray’ın daha etkili olacağı sonucuna varabiliriz.”

* Y.N. Hakan Balta’nın sakat olduğu dönemde Skibbe’nin Mehmet Topal’ı sol beke çekmesini eleştirmeyen yoktur herhalde. Demek ki bir bildiği varmış.

Hiç yorum yok: