23 Şubat 2009 Pazartesi

Fotoğraf

Kendimce Skibbe'nin gönderilişi olarak tasavvur ettim yukarıdaki fotoğrafı (Ne kadar ilgin. değil mi? Ben bu haberi girdiğimde Skibbe henüz gönderilmemişti)... Ve yazılanlar üzerine bir fotoğraf çekip attım Aceto Balsamico'nun yorum bölümüne... Aşağıda çektiğim fotoğrafı bulabilirsiniz... Zira uzun olduğu için yayınlanmayabilir... Belki içeriği nedeniyle de yayınlanmayabilir ki umarım böyle bir sahneyle karşı karşıya kalmam...

Yıllardır Yılmaz Vurallar'ın, Hikmet Karamanlar'ın, Mesut Bakkal ve saymakta zorlanmayacağımız birbirinden 'iş bilen' teknik direktörlerin oradan buraya gitmesine artık hayıflanmayacağım. Görüyorum ki bize o adamlar bile fazla. Biz büyük takımın kendi sahasında küçük takıma yenilmesinden sonra "Bu takımı bana verin 5 atarım" diyen adamlara, takımdan ayrılırken kulüp hakkında ileri-geri konuşan bir sezon sonra aynı takıma geri dönen adamlara, kendi meslektaşının kuyusunu kazan adamlara layığız... Fazlasına değil.

Her şey para mı dersiniz? Skibbe'nin takımdan ayrılmamasının sebebi sadece 1 milyon euro mu? Karakterine zarar verilmesine bu para için mi göz yumuyor?

Sokaktaki her 100 kişiden 98’i Skibbe’nin bu nedenden ötürü istifa etmediğini veya gönderilmediğini düşünüyor. Ve bu 98 kişiden en az 70’ine bu düşünceleri Skibbe’nin takımdan ayrılmamasını paraya bağlayanlar empoze ediyor… Neden bu düşüncenizi fütursuzca söylemekten çekinmiyorsunuz da Skibbe’nin gitmeyişini bir kez olsun ideallere dayandırmıyorsunuz? Hakikatten de kanıtlamak istediği bir şey varsa ve ondan ayrılmıyorsa takımdan?

İşte bugün tazminat nedeniyle gönderilmediği, tazminatı nedeniyle istifa etmediği iddia edilen bu adam, aynı adam, sezon sonu bu takımı şampiyon yapıp da istifa ederse ne olacak? Yabancı bir ülkede çalışıp, başarı yakalamaya uğraşan fakat tek talihsizliği nankör bir meslek seçmiş olan Skibbe’ye fırlatılan bu oklar, bu yazılar sonrası “biz neler yazmışız” demeyecek misiniz? Diyeceksinizdir eminim… Ama artık o oklar yaydan çıkmış, çoktan hedefe saplanmış olacak. Ve tahmin edersiniz ki o okları saplanmış vücuttan çıkarmak demek her şeyin eskisi gibi olmayacağı demektir. Ve emin olun o okları saplamış olduğunuz vücuttan çıkarırken çok daha fazla acıyacak zihniniz buna da eminim…

Filmin doğru gösterilen ters yüzünü düşünelim… Skibbe gerçekten de tazminat için istifa etmiyor, gönderilmeyi bekliyor. Peki, kovulmak isteyen adam, Benfica’yı, Hertha’yı, Olympiakos’u yener mi? O maçlar kendi için de vitrin maçları dediğinizi duyar gibi oluyorum. Peki, şampiyonluk mu umurunda olur? Daha yardımcılarının gönderildiği dakika tatil için haritadan ülke beğenir, kasetlerden rakip analizi yapmaz yanılmıyorsam. Çağdaş futbolmuş, tek pas futboluymuş bırakır bu safsataları… Sabri ile Servet’e verir talimatı, biri sağdan biri soldan şişirir topları… Sonra Lincoln’le, Kewell’la daha da önemlisi takımın kabadayılarıyla uğraşır. Ego tartışmasına girer. Yine kovulur. Pardon kovdurulur. İşte o zaman kovulması daha kısa sürede gerçekleşir ve nispeten onur kırıcı olmaz diye tahmin ediyorum. En azından bugünkü karakter eleştirilerine maruz kalmaz, buna eminim.

Yönetim Kurulu bugün toplanacak. Dört gözle çıkacak kararları bekliyorum. Her sonuca da açığım. “Bizi yarı yolda bıraktı” dedikleri Kalli’yi takımın başına geçirmelerine şaşırmayacağım mesela. “Futbolcular ikiyüzlü davrandı” diyen Kalli’nin de aynı adamlarla çalışmasına şaşırmayacağım. Tıpkı danışman olarak takımın başına getirdikleri gün olduğu gibi… Sonra Cevat Hoca’mın Adnan Sezgin’in piyonu olarak kullanılmasına üzülmeyeceğim bu yıl… Hagi’nin stada, tercümanıyla gelmesine şaşırmadığım gibi ertesi sabaha Galatasaray Teknik Direktörü olarak uyanmasına da şaşırmayacağım.

Hiç yorum yok: