18 Şubat 2009 Çarşamba

Marsilya'dan...

Ukrayna’daki futbol düzeyinin bu yılki en iyi temsilcileri Metalist ve Brandao’dur. 30 tane 9 numaram olsa birini vermem. Bu adam denk getirmiş de beş ayrı takımda 117 golü nasıl atmış şaşılacak şey…

Marsilya’nın TV’den yayınlanan son üç maçını da seyrettim; Bu adamdan ne kanat olur, ne orta saha, ne ön libero… Belki savunma bloğunda yer bulabilir. Unutmadan bir de yetenekleri doğrultusunda kaleci olabilir bir ihtimal…

Ne golle alakası var ne de golcülükle. Her pozisyonu Neşeli Günler’deki kız isteme sahnesine çeviriyor. Servet’e savruk diyenler bir de bu forveti seyretsin derim. Marsilya’da 6’ıncı maçında da 9 numaralı formayı terletirken henüz gol atamadı. Atamaz da…

Diğer taraftan küçük şeytan Sekou Cisse uzun bir aradan sonra Monaco maçıyla formasına kavuştu. Oyuna girdi, daha girer girmez araya kaçtı aldı topu, kaçırdı golü. Beş dakika sonra bir gol attı ki, seyredin derim. Ceza sahası sağ köşesinden ters tarafa aşırtmayı gönderdi. Kaleci Ruffier de seyretti bizim Brandao’da.

Taktım Brandao’ya. Ama takılmayacak gibi de değil. Bakınız, son dakika korner bayrağına kadar akmışsınız, ne yaparsınız? Cevap açık, topu saklarsınız. Bu arkadaşımız aldı topu Hakan Şükür’e has iki dönüş yaptı sonra da orta kesti. Hem de içeride hiç Marsilyalı yokken… Hayır yaşı genç olsa üzerinde emek harcanabilir kaliteli golcü olabilir diyeceğiz ama yaş da gelmiş 28’e. Anlayacağınız pazarlama başarısından başka bir hikaye yok bu transferde.

Bu arada forvet ve kötü sıfatını yan yana getirmişken, Boubacar Sanogo’yu da üst sıralara yerleştiririm. Ama ilginç biçimde onun da piyasası bitmiyor. Böyle olmak lazım demek ki… Ne demiş büyüklerimiz: “İşi bileceksin, işe gitmeyeceksin…” Bir diğer deyişle; “Doğru menajerle çalışacaksın, sırtın yere gelmeyecek…”

Hiç yorum yok: