Juande Ramos takıma çok şey katmış. Sistemden, futbol mantığından veya dizilişten bahsetmiyorum… Takım mental olarak değişmiş. Zico döneminde birkaç maçını seyretme şansı yakalamıştım. Aşağı yukarı aynı adamları kullanıyorlardı. Ancak Ramos döneminin en büyük farkı takımın futbol oynama iştahı ve kazanma uğruna gözünü karartması. CSKA, winner takım olma isteğinde. Yani kazanmayı alışkanlık haline getirmek istiyor Ramos. Beşiktaş maçında da oyuna nasıl hükmettiklerini görme şansı yakaladık.
Şimdi herkes 2’nci gole kadar Beşiktaş’ın oyunundan bahsedebilir ancak; ben o baskıda CSKA’nın kontratakla maçı koparma arzusunun yattığına inanıyorum. Bence çok başarılı bir oyun sergilediler. Şayet Rüştü uzaktan o golü yemese CSKA’lılar da bu kadar iştahlı olmayacaktı kaleye şut çekme konusunda. Rüştü gaz verdi Ruslar’a…
Maçın hikayesi Denizli’nin kara kaplısında yatıyor… Anlamsız ısrarları var. Tello ve Yusuf oyundayken solun adamını solda ortanın adamını ortada oynatmıyor. Tello’nun çıkışı sol açık dahi değilken (Sporting’de sol bek olarak ismini duyurdu, fark yaratan özelliği de hücumcu bir bek olmasıydı) onu forvet arkası oynatma ısrarı nedir anlamıyorum. Hele bir de Yusuf gibi bir orta oyuncusu varken. Haydi Yusuf’u da geçtim, Nobre oynadı bir ara solda… Holosko da solda şansını deneyenlerdendi. Kendimi tekrar etmiş olacağım fakat yazmadan edemiyorum; sol açık için dribling özelliği olan bir forvet de kullanabilirsiniz. Ancak sol açık demek sadece hücum demek değil. Savunmaya da yardım etmeli… İsmail’i çok zorladılar maç boyunca.
Bir de İbrahim Kaş olayı var. Bu adam bir anda transfer edildi. Hikayeyi uzatmanın anlamı yok! Lig başladıktan sonra geldi ve bir anda şapkadan çıkan tavşan oldu. Hücumu yok bu adamın. Maç boyunca bir kesmesini hatırlamıyorum. Boş pozisyonda dahi isabetli orta açamıyor… Bu onun suçu değil! Çünkü bir sağ bek değil! Stoper… Sağda Ekrem’i olmadı Rıdvan’ı koy. Daha önce Rıdvan’ın başarılı olabileceğini düşündüğümü yazmıştım. Zira hücumu iyi beceriyor. Ancak Denizli ısrarla Gökhan’ı kullanıyor orada. Ah! Aklıma bir de pırıl pırıl delikanlı Serdar Kurtuluş geliyor ki… O konuya hiç girmesek iyi ederiz herhalde…
Rüya görmemek lazım. Wolfsburg o temposuyla Manchester’a kafa tuttu. Tecrübesiz olmaları hiç şüphe yok ki onlara maçı kaybettirdi ancak; beklenenden etkili bir performansa imza attılar. Bu takım kendi sahasında CSKA’yı yendi, Beşiktaş’ı da yener, Manchester’a da ter yaptırır. Gerçekçi olmakta fayda var. Beşiktaş’ın bu haliyle gruptan çıkması imkansız gibi…
Peki rüya kurmak için ne gerekiyor? Arka arkaya alınacak minimum iki galibiyet, medyanın saldırmasını önleyecek tercihler ve güzel futbol. Son olarak da Nihat’ın bir gol atması, Rüştü’nün de güveni geri kazanması lazım. Kısaca yapılacak iş çok!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder