28 Ekim 2009 Çarşamba

Son cümleler...

Kadıköy mağlubiyeti sonrası espri ve alay sağanağı bir hafta götürüyor Fenerbahçeliler’i… Keza bu furyanın ekmeğini gazetelerde yiyor. Kimi eksi futbolcuları kimiyse siyaset ve ekonomi yazan köşe yazarlarını taşıyor spor sayfalarına…

Evet… Fenerbahçe 10 yıldır Galatasaray’a Kadıköy’de üç puanı bir arada göstermiyor. Ancak aynı Fenerbahçe bu kadar süre içerisinde Galatasaray kadar da şampiyonluk sevinci yaşayamıyor. Daum hamlesi işte tam da bu konuda devrede. Demirkol veya Meleke’den çakma yorum yapmayacağım ancak; dikkatten kaçmaması gereken bir konu var. Sanki Fenerbahçe taraftarı Avrupa’da vizyonsuzluğa alıştırılıyor gibi… Türkiye’de ise zaten ligin en iyi halinde bile iki rkaibi varken şampiyonluk erişilemez bir başarı gibi gösteriliyor. Galatasaray maçları öncesi ve sonrası marketing çalışmaları bir tarafa taraftara verilen mesajlar da biraz bu düşüncelerin ürünü gibi gösteriliyor. Aslında biraz da yavan bir hal alıyor muhabbet. Zira takımın Başkanı da farklı bir vaatle seçilmedi bu yıl; o da Türkiye Ligi’nde şampiyonluk sözü vererek seçildi…

Galatasaray-Fenerbahçe maçları elbette özel… Öyle ki kazanan bir hafta mutlu uyurken diğer taraf her yalnız kaldığında derbi pozisyonlarını ve mağlubiyeti hatırlıyor (tecrübeyle sabit). Artık anladık ki Fenerbahçe oyuncusu Galatasaray maçına 20 dakika kala stadyuma gelse farklı oynayacak, takımına ekstra katı kazandıracak. Boş kaleye gol atarken ter döken Güiza’nın topukla gol atması yazdırıyor bu satırları. Espri bir yana geçen yıldan Selçuk geliyor aklıma. Daha ona benzer bir ön direk golü görmedim.

Rakip Galatasaray ise her zaman gergin geliyor maça… Önceki yıllarda maç öncesi Ata Demirer’in Florya’da stand-up show yaptığını hatırlıyorum… Ancak o da kar etmiyor. Anadolu takımları sezon öncesi İstanbul maçlarına direkt çizik atar ya sanırım Galatasaray oyuncusu da çok tırmalamıyor kazanmak için. Bana öyle geliyor. Arda’nın linç edilmesine katılmıyorum ancak çok ciddi anlamda mevki ayırdığını düşünüyorum. Hani küçük bir çocuğu pahalı değil de ucuz bir oyuncak alırsınız ancak; aklı diğerinde kalır ya. Öyle bir hali var… Biraz geniş çapta düşünmesi gerekiyor. Elano’nun takıma uyum sağlayamadığını bugün bakkaldan sakız alan çocuk dahi biliyor. Ancak Elano hem yüksek bir bedel ödenerek alınan bir oyuncu hem de her ne olursa olsun kaliteli bir isim. O’nu oynatmayarak kaybetmek çok kolay. Ancak ısrarla kadroda tutmak hem moralini hem de arkadaşlarıyla uyumunu artıracaktır. Ancak onun oynaması için Arda’nın sola geçmesi gerekiyor. Bu nedenle son iki yıldır solda harikalar yaratan Arda’nın bugünkü performansına akıl sır erdirmek mümkün değil.

Hakan Balta ise artık bana nefret verdi. Sakatlığının geçmemiş olmasına imkan yok! Bu kadar uzun sürede kırık iyileşiyor. Formsuzluk diyemiyorum bugünkü haline. Güçsüz... Geçen yıl kadroya ilk onun ismi yazılırken bu yıl nasıl oldu da böyle bir çöküş yaşadı sanırım genel değil bireysel bir bakımsızlık söz konusu… Hakan gibi bir profesyonelden bu denli bir düşüş kabul edilemez geliyor bana… Bugün rakip sağ kanatta ben olsam ben bile bir iki kez arkaya kaçar top alırım gibi…

Derbi etkisinden sıyırıyorum blogu… Her Kadıköy’ün bir de Sami Yen’i vardır derler ya! Biz de elde çare yok Mecidiyeköy kapışmasını bekleyeceğiz.

Hiç yorum yok: