Böyle Süper Kupa olmaz olsun! Bir ara kendimi Gençlerbirliği’nin iç sahada Oftaş ile oynadığını falan düşündüm. Buna sebep olan da ilk olarak zemin, ikinci olarak Shaktar’ın “Aman 4-5 yiyip sakata gelmeyeyim” tadındaki oyunuydu. Cuma günleri hep mi böyle olacak bilader. Tatsız tutsuz maçlar, gol yok, doğru dürüst pozisyon yok! Almanya’da maç var TRT’de yayın yok!
Neyse maça gelelim biz… İbra’yı bu yıl Barça formasıyla ikinci kez izledim. İkisinde de hücumda akışkan bir oyun yapısı yoktu. Tamam sezon başı diyorum… Geçen sene de böyleydi diyorum ama gözümün önüne İbra’nın biri sağda Messi’ye, diğeri solda Henry’ye pas atmadan çalımı zorladığını hatırlıyorum, kötü çocuk Eto’o’yu neden gönderdiler diyorum kendi kendime. Neyi vardı, İbra’nın yanında değil egoist, Yunus Emre’ydi mübarek…
Neyse dakikalar ilerliyor, tribünlerden tutun teknik adamlara kadar herkes maçı bir kenara bırakıp “Monaco’yu Hamdi Abi’den iyi kimse bilmez. Bir arasak da bir iki mekan öğrensek” düşüncelerine dalıyordu. Derke İbra kenara gelirken Pedro adında genç bir vatandaş yıllardır kasvetini koruyan II. Louis’ye çıkıyordu. O’nun attığı gol ile Barça’nın kupayı alacağından habersiz ekran karşısında penaltılara hazırlanırken, Messi’nin bile o yaşta takımda abi olduğunu görüyorduk gol sevincinde.
Sonra aklımıza 2000 yılı geliyor, hayal alemine dalıyorduk… Ne günlerdi be… O zaman Süper Kupa’nın adı yetiyor. “Nerede o eski Ramazanlar” tadında eski günleri yad ediyorduk… Harbiden ne güzel günlerdi…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder