24 Ağustos 2009 Pazartesi

Uyku ilacı!

Belli oldu ki Denizli bu yıl önce gol yemeyeyim diye ter döktürecek takımına. O ne eziyetti Cumartesi günü… Son 25 dakikadaki Gençlerbirliği performansı da olmasa blogda yazmayacaktım.

19 yıl aradan sonra efsane sayılabilecek bir başarı… Türkiye’nin iki büyük kupasını da kazanan Beşiktaş, yeni sezona kafa olarak başlayamadı o açık. Sonra ben transferleri de yetersiz görüyorum.

Daha çok erken. Haklısınız... Ancak biz de bir yerden yakalayıp yazmak zorundayız. An itibarıyla da elimizde üç hafta var… Bu nedenle rica ediyorum, hayıflanmayın. Ankara deplasmanları ilginç biçimde kağıt üzerinde kolay olarak adlandırılıyor. Bunda büyük takımların son yıllardaki Başkent performanslarının da etkisi yok değil fakat, sahaya çıkınca işler geçmişe baktığı kadar oynanan futbola da bakıyor. Umut ediyorum Denizli de bu durumu göz önüne alarak fantezi yapmıştır maç günü. Zira oynattığı futbol ancak fantezi futbolda kurulur, bugünkü futbolda olma ihtimali yok…

Cumartesi günü dikkatimi çeken en önemli konu şuydu; Beşiktaş’ın bekleri takıma oturmamış… Bek oyuncuda ideal adamı yakalamak ne parayla oluyor ne de kariyerle. Kısacası Beşiktaş’ın beklere yaptığı genç oyuncu hamlesi doğruydu bana göre. Özellikle Rıdvan bence etkili bir ‘wing back’ olabilir. İsmail de çok iyi bir oyuncu olabilir ancak biraz zamana ihtiyacı var. Lakin bu orada İbrahim Üzülmez oynamalı anlamına gelmiyor. Zaten İbrahim oynamasın artık. Bıraksın… Bu saatten sonra para için oynamıyordur sanırım. Şayet kulübe hizmet etmek için oynuyorsa da bence en büyük hizmeti futbolu kaptan olduğu kulüpte bırakarak yapar. Bundan sonra üst üste üç maç kazandırsa da ne İbrahim eski İbrahim ne de taraftar eski taraftar. Artık ‘Deli İbrahim’i eskisi kadar sahiplenemiyorlar…

Maça dönelim… Gençlerbirliği bilinen, halk arasında da “Taş gibi takım!” unvanını hak eden takıma doğru gidiyor düşüncesindeyim. Thomas Doll’un hiçbir şeyi yoksa ismi var. Zira artık futbolcular da sıkıldı bir sene arayla aynı teknik adamlarla çalışmaktan. Bu açıdan Doll ismi, İstanbul’da Rijkaard markası ne kadar ilgi ve saygı uyandırıyorsa bir o kadarını Ankara’da hissettiriyor. Futbolculara da bir ciddiyet gelmiş o kesin. Bu arada eminim her blogda rastlamışsınızdır ama ben de yazamadan geçemeyeceğim, Aykut’u takip etmeli. Hırsı ve dayanıklı fiziğiyle üst düzey bir adam olabilir düşüncesindeyim.

Beşiktaş ile başladık Beşiktaş ile bitirelim. İki kupa kazanmak gerçekten çok önemli bir başarı. Şampiyonlar Ligi’nde oynamak her şartta büyük onur. İnönü gibi bir statta oynamak büyük bir şans. Ancak saydığım bu bileşenleri bir arada istenildiği gibi kullanmak gerekiyor. Tıpkı, su, ateş, toprak ve hava gibi… Espri bir yana geçtiğimiz yıl Denizli’nin söylemleriyle takıma teneffüs ettirdiği şampiyonluk havası nasıl bir sonuç yarattıysa bu yıl ki etkisiz tavrı da Beşiktaş’ı çemberden o denli uzaklaştıracaktır düşüncesindeyim. Kısacası Beşiktaş daha geçen yıl da…

Hiç yorum yok: