21 Ağustos 2009 Cuma

Sivasspor - Shaktar Donetsk: 0-3

Aslında bu düşüşü geçen sene olur diye bekliyordum. Fena yanıldım. Adamlar düşüş bir tarafa üstüne koydular. Tamam bunda rakiplerinin eksikliklerinin de payı vardı ancak yine de alkışı hak etmişlerdi. Hem de ilkel olarak nitelenen futbollarıyla. Sivasspor’dan bahsediyorum. Bu sene eskisi gibi olmayacakları kesin. Ne fizik olarak iyi durumdalar ne de futbol olarak.

Bunda yanlış transfer politikasının etkili olduğunu savunuyorum. Ve bu politikanın da bir Bülent Uygun eseri olduğuna inanıyorum. Zira egosu yüksek biri olan kendisi, “O kadar adam gitti, yerlerine böyle adamlar aldım. Ben onlarla da zirveyi zorlarım” düşüncesinde olduğunu düşünüyorum. Kendi öz geçmişini şu şekilde yorumlayan bir adamdan başka nasıl bir düşünce beklenir ki; “Geldiğim ilk yıl 22 golle Gol Krallığı yaşayıp, adımı tarihe altın harflerle yazdırmayı başardım. Ligde rakiplerinden 5 puan, Şampiyonlar Liginde 3 maçta 7 puan alan takımın kaptanı iken Sakaryalı olmam sebebiyle dönemin başkanı Ali Şen tarafından takımdan uzaklaştırıldım.” Bu Fenerbahçe kariyeri… Bir de Sivasspor kariyeri için sözleri var ki onlar da şunlar; “İdealist bir futbolcu olarak 2001 sezonunda Sivasspor’da 30 yaşımda futbol hayatıma noktayı koydum. Canımdan çok sevdiğim Sivasspor en alt sırada ve 12 puandayken, alınan Beşiktaş galibiyetiyle deplasmanda teknik direktörlüğe başladım. 3.5 yıldır menajerliğini yaptığım Sivasspor’un 38 yıl sonra Süper Lige çıkmasını ve başarılı olmasını sağladım.” Belki birebir tanımadığımız için ön yargılıyız gibi duruyor ama haksız da sayılmayız bir yerde.

Sivasspor’un maçını yazacaktık, bak yine Bülent Uygun meselesine daldık. Sivasspor’un da sorunu bu işte. Neden Kayseri ligin en az gol yiyen takımıyken Kafkas çıkıp masal anlatmıyorsa, Bülent Uygun da kendisine her konudan bir söz hakkı yaratıyor.

Takım geçen seneki yapısından uzak dedik… Ancak olumlu yönde uzaklaştıklar. Son iki senedir yapmadıkları kadar pas yapıyor, ısrarla kısa toplarla kanatlara inmeye çalışıyorlar. Sanıyorum bu durumda Mehmet Yıldız’ın olmayışının da etkisi var. Zira onun varlığı takımı ileride yüksek toplardan doğacak tehlikeleri vaat ediyor.

Düne gelecek olursak; Shaktar taş gibi takım işte… Skor yanıltıcı falan değil. Adamlar aklıyla oynuyor. Baskı kurulacak dakikayı da biliyor, geri planda basacakları dakikayı da… Açık alan yakalayabilmek için yaklaşık bir 20 dakika geride bastılar ki bu 65-85 arasına denk geldi. Şuursuz bir baskı kuran Sivasspor karşısında son paslardaki beceriksizlikleriyle iki pozisyonu harcadılar, üçüncüyü ise kaçırmadılar. 2-0’dan sonrası zaten bitse de gitsek havasına girdi ki Ukraynalı’lar kendi evlerinde sıkıntı yaşamamak için disiplinden kopmayarak hem iyi savundu hem de bulduğu pozisyonu gole çevirerek farkı 3’e taşıdı…

Sivasspor geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ilk turda elendi. Tecrübe kazanıyorlar geyiğine gerek yok zira ilk turda tecrübe falan kazanılmaz. Sonuç olarak, ellerinde bir Süper Lig’deki onur mücadeleleri bir de Kupa’daki şampiyonluk mücadeleleri kaldı ki kendilerine her iki kulvarda da başarılar diliyoruz…

1 yorum:

Dem Coetzee dedi ki...

Ne kadar söylemlerinden haz etmesemde Bülen Uygunun çok ağır şekilde eleştirildiğini düşünüyorum.Gerçektende ortada takım diye bir şey yok. Özellikle defans evlere şenlik.Sedat Bayrak yaptığı el kol hareketleri, karşı taraf oyuncusuna ve hakeme yaptığı çıkışlarla negatif bir etki yapıyor bence. Sivasspor erken toparlanamazsa lige erken havlu atar ve artık dilenen özürler de havada kalır.Bu arada Bülent hocanın oynattığı oyun Tolunay Kafkasın oynattığından bin kat değerli benim için.