31 Ağustos 2009 Pazartesi

Sinyal...

Özgüven ne kadar önemli bir şeydir değil mi? Fazlası zarar, kararında olması ise büyük bir avantajdır rakibin karşısında. Bu nedenledir ki Federer’i mağlup etmek sadece teknik özelliklere bakmaz. Mental açıdan da güçlü olmak zorundasınız.

Bizim 12 Dev Adam’ın da bir özgüven sorunu olduğu düşüncesindeyim. Efes World Cup’ın ilk maçından bu yana Avrupa Şampiyonası bir başlasa da işe koyulsak düşüncesindeydi. Akıllar asla Efes World Cup rakiplerinde değildi. Özellikle Almanya’ya kaybedilen maç tam manasıyla bir felaketti. Neden felaket olduğu Almanlar’ın bizden sonra oynadığı sonraki iki maçta gösterdiği performansta daha bir ortaya çıktı.

Tek tek maç analizi yapmak yersiz ancak Avrupa Şampiyonası’na bu kadar kısa süre kala bu kötü performans dizisinin neler doğuracağını hep beraber göreceğiz. Eyvallah; oranın havası farklı olacaktır ancak bu şekilde çıkarsan o hava bizi çarpar inancındayım.

Bunun yanında takımın bazı konulardaki eksiklikleri hakkında da bir iki cümle yazmak istiyorum. Ender Arslan bu takımı guard’ı değil… Kesinlikle Kerem ve Engin bir yerde tamam ancak Ender konusunda aynı düşüncede değilim. Keza Oğuz Savaş’ın da kadro kalitesini göz önüne aldığımızda orada yer almasını anlamıyorum. Zira kendisi hem kısa, hem ağır hem de şutu olmayan ve dolayısıyla bizim en sevdiğimiz 4 numaranın dışa açılmasına sekte vuran bir oyuncu.

Sonra Sinan Güler’in az dakika aldığını düşünüyorum. Sinan gibi adamlar her zaman savunmada direnci bir kat artırır. Kadro rotasyona girdiğinde 3’üncü değil 2’nci bölümde oyuna girmeli düşüncesindeyim. Zira 3 numarada Sinan’ın (ki 2 de oynayabilir, savunucu guard da olabilir), 2 numarada da Ömer’in olduğu ve adam adama savunma yapıldığı bir dönemde rakibin nasıl hareket edeceğini çok merak ediyorum.

Son bir paragrafta Kerem Gönlüm’e. Hani doping konularında klasik geyikler vardır ya; “Yok arkadaş o adam öyle şey yapmaz” gibi… Kerem de hakikaten hiç doping gibi, uyarıcı madde gibi şeylerle uğraşacak bir oyuncu profili çizmedi Türk sporseverine yıllardır… Bu açıdan çok büyük kaybı oldu Milli Takım’ın… Son yıllarda geliştirdiği dış şutlarıyla dışarı açılan ve rakipler için Milli Takım’ın cephanesinde önemli bir silah olan Kerem’i kaybetmek oyunumuz açısından çok kötü oldu. İşin içine bir de takım arkadaşlarının bu gibi bir durumla karşılaşmasına üzülen ve ondan ayrılan takımın da ruh halinin çok kötü olduğu inancındayım.

Dev Adam’lar için bu cümleleri Londra’dayken kursak haksızlık etmiş olurduk ancak Ankara’da kendi seyircisi önünde her şeyden öte büyük turnuvaya bu kadar kısa bir süre kalmışken çizdikleri bu görüntü maalesef iyi yönde bir intiba uyandırmıyor. Şahsi görüşlerim bunlar. Şahsi görüş demişken Murathanoğlu’na da değinmeden edemeyeceğim. Onun, ‘Stojaaaakovic’ demesine, olur olmaz her adam hakkında bilmem kaç senesinin bilmem hangi dönemindeki Lise kariyerine atıfta bulunmasına, maç içinde oyuncular hakkındaki esprili yorumlarına kısacası her şeyine bayılıyoruz ancak onun hakem kararlarını objektif değerlendirememesinden nefret ediyoruz yahu! Her hakem de art niyetli olmaz ki arkadaş. Nasıl bir katı düşüncedir yıllardır değişmiyor anlamış değilim. Hayır hakemlere sallama konusunda aynı cömertliği rakip aleyhine verilen kararlarda da korusa eyvallah diyeceğiz; Ancak yok! Her maç biraz daha iyi anlıyoruz ki Murat abimizin kafasına şu hakemlerin taraflılığı konusunu ameliyatla soksak fayda etmeyecek!

Son noktayı ilk maç ile koyalım… İlk maç Wroclaw kenti, Centennial Hall’de saat 22.15’te başlayacak ve karşılaşma NTV’den naklen yayınlanacak… 1 hafta kaldı… Dört gözle bekliyoruz…

Hiç yorum yok: