10 Eylül 2009 Perşembe

Bosna Hersek - Türkiye: 1-1

Basketbol maçını Slovenya’ya kurban ettik ama uzatmalarda maç kopunca hemen Bosna’ya geçiş yaptım elbette… Tüm hayaller çime gömüldü dün gece… Bu kadar kötü olabileceğimizi tahmin etmiyordum. Golü erken bulmak da yaramamış olabilir. Zira bu kadar sıkı geçmesi beklenen bir maçın başında gol bulmak takımı biraz rahatlatmış olabilir. Ancak devamını getiremedik. Ve Ersun Yanal’ın maç boyunca dilinden düşürmediği 10 dakikalık geriye yaslanmamız hakikaten de sonumuzu getirdi…

Golü yedikten sonra bir türlü toparlanamadık. Bunda Terim’in tribüne gönderilmesinin ne kadar payı vardır bilmiyorum. 26’ncı dakikada yenilen bir golü elbette mantıklı bir futbol ile çıkartabilirdik ancak biz şuursuz bir futbol oynadık kabul etmeli… Anlamsızca koptuk maçtan… Oyuncularımızdan hiç biri adapte olamadı maça… Zira biz halı sahada bile takımı topla çıkartan arkadaşlarımızı riske girmeyin diye 50 kez uyarıyoruz. Sadece çıkışlardaki etkisizliğiyle değil, kaybettiği topun arkasından koşmaması da maçın içinde olmamasının bir göstergesiydi. Sadece Emre değil, ilk yarıda Arda da oldukça etkisizdi… Semih de kayboldu. Keza Önder, Hakan etkisizdi… İlk yarı gol de olmasa çöptü kısacası…

Dünkü yazıda, hücum olarak iyi bir takımız demiştim. Gerçekten de baktığınızda etkili bir ileri ucumuz var. Ancak her şey sahaya yansıttığınız kadarıyla… Yokları oynadılar dün… Sercan’ın 11’de olması gerektiğini 2’nci yarı oyuna girince anladık. Muazzam bir hareket ve renk getiriyor. Arda’yı solda kullanmak da kötü bir tercihti bana göre. Zira Tuncay’ı kanattan getirerek Arda’yı sezon başından bu yana alıştığı ve olumlu katkı sağladığı mevkiye çekmek daha kaliteli bir hücum yapısı ortaya çıkarabilirdi.

İkinci yarıda yapılan değişimler başarılı değil, çok başarılıydı… Risk alacak takımlara ders diye okutmak lazım. Bana göre muazzamdı. 3’lü savunma, kenarlarda iki hızlı ve ofansif bek… Bir tek Emre uymadı bu yapıya. Onun yerine delici olmayan, çoğunlukla orta sahanın kendi diliminde bekleyen ve en önemlisi oyun kurucunun topu almak için kendi yarı sahasına gelmesini önleyen bir adam olsa daha iyi olurdu. İlk aklıma gelen Mehmet Topal…

Bu ofansif düşünce ne yazık ki skora sirayet edemedi. Pozisyonlar yakalasak da golü bulamadık. Özellikle Gökhan Gönül normalde gözleri kapalıyken yapabildiği işleri dün sahaya yansıtamadı. Tuncay bir yerden sonra yoruldu. Tıpkı Emre gibi… Semih ve Sercan ise bence Milli Takım’ın ideal ikilisi olabilecek kapasitede.

Sözün özü matematiksel olarak şansımızın devam etmesi Bosna’nın beceriksizliğinden kaynaklanıyor. Ancak artık umut tacirliği yapmanın anlamı yok! Artık 2010’u evde seyredeceğiz. Sizce de hak etmedik mi? Bence sapına kadar…

Hiç yorum yok: