14 Eylül 2009 Pazartesi

Galatasaray - Beşiktaş: 3-0

Maçtan sonra herkes Denizli’yi konuşuyor. Ve eminim bunu da kendi istedi. Yoksa sezonun ilk başında sakatlıktan çıkar çıkmaz üstelik bir derbi maçında forma vermesinin, (çok yerde okumuşsunuzdur) bir anda Ekrem’i kadroya sokmasının, Nihat’ı iki sert stoperin arasına sokmasının ve halen Yusuf’tan bir sol açık yaratma çabalarının mantıklı bir açıklaması yok!

Denizli’nin 2’nci seneleri… İstikrarsızlık konusunda Denizli’den istikrarlısı yok! Temelinde neler yatıyor emin değilim ancak tahminen kendine fazla güvenin ve kazanılmış kredin payı olmalı. Herkes “Ama yenebilirdi” diyor Beşiktaş için. Gerçekten de yenebilirdi Siyah-Beyazlılar. Bilhassa 45-65 arası var ki o zenginlik ve oyun dinamikleri göz önüne alındığında galip gelebileceği söz konusu olabilirdi. Ancak bu düşüncede göz ardı edilen bir konu var. Oyuncu tercihleri doğru olsaydı, belki bugünkü maç yazısında Beşiktaş’ın galibiyetini inceliyor olacaktır. Bu açıdan Denizli takımı iyi oynamış bile olsa an itibarıyla derbide 3-0 mağlup olan takımın teknik direktörü… Ve daha da önemlisi mağlubiyette hedef adam…

Puan farkı 9… Basın toplantısında Denizli’nin Galatasaray’ı yenecekleri varsayımı biraz popülist oldu. Zira Beşiktaş sezon başından bu yana oynadığı futbolla hiç de şampiyonluk yarışında yer alabilecek gibi gözükmüyor. Bunda bir çok etken var. Şampiyon olan takım için ertesi sezon her şey daha zordur bir yerde. Zira rakipleriniz bu unvanı almak için sizden daha hırslı olurlar. Sizin üstünüzde başarının tekrarı için bir baskı oluşur… Bana göre şampiyon olan takım yazdığım bu sıkıntılarla baş başa kalabilirler. İşte bunların üstesinden önceki yıl kazanılan şampiyonluğun maddi getirisi bu handikapları aşmak için kullanılır. Zira geçtiğimiz yıl elde edilen gelirleri ve bu yıl CL’den gelen parayı göz önüne aldığımızda Beşiktaş’ın doru hamleler yapamadığını ve daha da kötüsü haftalar ilerledikçe bir baskı altına girdiklerini gözlemleyebiliyoruz. Oysa kadro kalitesi gayet iyi olan takıma doğru yerlere doğru transferler yapılsaydı ve bu isimler biraz da celebrity olsaydı bugün Beşiktaş Fenerbahçe ve Galatasaray gibi ligi forse ediyor olabilirdi. Demek istediğim Kara kartal, transferde de rakiplerinin üstünlüğüne karşı hamle yapamadı. Ve büyük fedakarlıklarla transfer edilen oyuncuların hepsi sorgulanır hale geldi…

Maça dönecek olursak; Galatasaray’ın bu kadar kötü oynamasında orta alanda topla çıkışlarda Arda’nın perde arkasında kalması büyük etken. Cumartesi günü gördük ki Arda kötü olunca, takım dikine ve kısa paslarla rakip kaleye gidişlerde sıkıntı yaşıyor. Bu açıdan Ayhan ve Linderoth’un takıma dönmesi Arda’nın da sırtındaki yükü hafifletecektir. Ve bu da Sarı-Kırmızılılar’ın hücum gücünü en az bir kat daha artıracaktır. Kötü oyunun bir diğer sebebi de ön liberolar… Mehmet Topal’ın bugünkü hali bıraktığı yerle alakası olmayan bir seviyede. Kaptığı toplarla, yaptığı çıkışlarla ne kadar etkili olduysa bugün bunlar yapmayarak üstelik sakil pas hatalarıyla kötü damgası yemek durumunda kalıyor. Sarp’a ağzımı açmam, taş olurum. Hem saha içinde hem de saha dışında bence mükemmel bir adam. Maç sonu söyledikleri çok hoşuma gittiği için ona bir post ayıracağım. Ancak şunu belirtmek lazım ki Sarp, takıma sadece futbol açısından katkı yapmıyor. Yaşının ve tecrübesinin getirdiği dinamiklerle arkadaşlarını ve taraftarı ateşleyebiliyor, takıma direnç kazandırabiliyor. Bu açıdan Servet gibi onun da takıma katkısı sadece performansla kısıtlı değil, aşıladıkları güven faktörü de önemli bir katkı…

Teknik ekipler arasındaki uçurum maç içinde de kendini gösterdi… Rijkaard ve ekibi oyunu mükemmel okuyor ve kusursuz hamleler yapıyor. Bunları yaparken de yıldız oyuncu ayrımı yapmıyor. Bilinçli bir taraftarın bundan ala bir isteği olmaz. Aksayan Arda’nın oyundan alınması Ali Sami Yen’de alınması gereken zor bir karardı. Fakat sapına kadar doğruydu. 2’nci gole kadar baskı yiyen taraf Galatasaray’dı. Bunu gören teknik ekip, ileride top tutmayı amaçlayarak, Nonda’yı ısındırıyordu ki Baros’un golü geldi. Sonrasında yapılan Barış değişikliğindeyse Keita’nın çıkış kararıysa 3’üncü goldeki kombinasyona bakacak olursak yerindeydi. Zira ileride top tutmayı hedefleyen takım Kewell ile oynamalıydı, öyle oldu…

Beşiktaş cephesinde Denizli’nin yaptığı en bariz hata Rüştü tercihiydi. Tecrübeli kaleci de hocasının yüzünü kara çıkarmadı. Yaptığı hatalarla bu tercihin hatalı olduğunu hem futbolseverlerin hem de hocasının gözüne soktu. Maçın kırılma anları var ki bunlardan biri ilk gol diğeri 2’nci gol. Ve ikisinde de Rüştü başrolde… Fakat Rüştü’yü de suçlamak doğru değil. Yataktan çıktı 11’e girdi. Formayı verenlerin hatasıydı… Serdar ise kendinin de söylediği gibi çok beceriksizdi. Son vuruşlarda biraz etkili olsaydı, gerçekten Sarı-Kırmızılılar için tablo bu kadar güzel olmayabilirdi. Beşiktaş'a dönecek olursak, Tello’nun oynamaması Elano’nun oynadığı bir ortamda açıklanması zor bir durum… Zira ikisi de aynı sahada ter döktüler. Brezilya Şili ile oynadı. Üstelik Tello forma giymedi. Elano ise iki maçta toplam 80 dakikanın üzerinde bir oyun koydu ortaya. Yazdığım üzere Elano oynadıysa, Tello da oynayabilirdi. Keza Denizli’nin Yusuf tercihinde de hatalı olduğunu her topta Sabri ve Keita ile baş başa kalan İsmail’in halinden çıkartabiliriz. Bu arada Sabri demişken, tartışmaya gerek yok maçın yıldızıydı. Hem futboluyla hem de sağ-sol ile uğraşmayarak, taraftarın hayal ettiği Sabri’yi izlettirdi maç boyunca…

Dokuz puanlık fark elbette kapanabilir. Fakat farkı sadece sayısal olarak düşünmemeli. Bu sene Fenerbahçe de Galatasaray da geçen yıl ki başarısızlıklarını örtmek için büyük özveriyle oynuyor. Beşiktaş’ın işi daha 5’inci haftada olmamıza rağmen zor diyebiliyorsak bunun sebebi bu yıl Trabzon ve Sivas ile değil Fenerbahçe ve Galatasaray ile yarışıyor oluşu… Maç sonunu yine Rıdvan Dilmen ile bağlamak istiyorum…

“Seni şampiyon yapan takımın yarısı yedek kulübesinde. Sanırım Denizli o arkadaşları çok sevdi yanından ayırmıyor. Aman çocuklar siz benim yanımda oturun diyor. Oyuncu tercihlerinde hatalı seçimler yapabilirsiniz. Ancak yanlış oyuncuyu yanlış mevkide oynatmaya BJK teknik direktörü olarak hakkınız yok. Mustafa Hoca kusura bakmasın ama ben bu maçın analizini yapamam. Zira futbolun doğruları bunlar değil…”

Hiç yorum yok: