Tamam, Yunanistan basketbolunu değiştirmiş olabilir ama Hırvatların bu kadar paspas olmaya hakkı yok! Bilhassa Repesa Planinic’e nasıl dayanıyor anlamıyorum. Adamın ne vücut dili ne de basketbolu gösteriyor ki bir gram arzu, istek yok… Saçma sapan penetreler, sıkıştığı yerde en yakın arkadaşının eline verdiği bombalar… Daha neler neler. Takımı baltalıyor bir kere. Hücumda hiç yoksa 10 saniyeden fazlasını heba ediyor.
Neyse Hırvatlar Yunanistan’a ezildi… Fark 8 sayı ki 18 hatta 28 olmadıysa Yunanlar’ın son dakikalarda gevşediğine dua etsinler. Yunanlar da Yannakis’in gittiği belli oluyor. Yannakis’i biliyoruz işte, rakibi savunmadan bezdiriyor. Bu açıdan Kazlauskas’ın sihirli değneği her hücumda görülebiliyor. Gerçi elindeki kadro da Yunanistan’ın kemik savunma yapısına biraz ters ama hücumda bu kadar doğru kararların verilmesi ve isabetli atışlar, seyir zevki yüksek bir takım çıkartmış ortaya… Gönül Diamantidis’i seyretmek isterdi ama Spanoulis’in oluşuna da seviniyoruz.
Bu arada ya biz Repesa’yı tanıyamamışız, ya da Repesa ile Planinic arasında Isiah Thomas ile Starbury arasındakine benzer bir ilişki var. Konu tekrar 10 numaraya döndü ama maçında canına okudu kardeşim… O oyundayken Hırvatlar organize hücumu bir kenara bırakıyor. Ya da bırakmak zorunda kalıyor. Öyle ki diğer oyuncular da soğuyor maçtan ve dünkü gibi biraz zorlu bir rakip çıktı mı fark sen daha farkına varmadan 20’lere dayanıyor…
Yunanistan’ın ve özellikle de Bourousis’in de hakkını vermek lazım… Nerelerden neler soktu be… Özellikle çemberin dışına açılarak şut atabiliyor olması, Mehmet’in NBA’de sahip olduğu avantajı anımsatıyor. Ayrıca Koufos da kenardan mükemmel bir enerji katıyor parkedeki arkadaşlarına… Spanoulis ise tartışmasız takımın lideri. Dün de Hırvatların maçı kazanmak için tırmaladığı son saniyelerde el üstü bir üçlük gönderdi ki Repesa’nın o surat ifadesini görmek için yarım maaşı feda ederim.
9 Eylül 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder