Boşa konuşmuyoruz burada… Kaçmasın bu maç dedik. Aynı saatte Türkiye’nin maçının olmasından dolayı yazık oldu ama ben yine de Slovenya maçını tercih ettim. İyi de yapmışım.
İspanya’nın galibiyete Slovenya’dan daha çok ihtiyacı vardı. Bu durum 3 çeyrek boyunca net biçimde görüldü. Keza Smodis’i de fazla riske etmedi Slovenya… Fakat Jagodnik, Lorbek ve özellikle ilk çeyrekte Brezec oldukça değerli bir katkı sağladı takıma. Son çeyreğe girilirken 15 sayı geriden geldi Slovenler. Üst üste 3 top kazanarak maçın içinde kalmayı başardılar. Ve 12-0’lık seriyle İspanyollar’ı ummadıkları bir baskı altına soktular. Son saniyelere kadar maçı kovalamaları karakteristik özelliklerinden bir tanesiydi. Ve özellikle Dragic-Lakovic guard ikilisi Rubio’yu basketboldan soğuttu. Genç guard şayet Navarro abisi olmasaydı dağılır giderdi. Her neyse son ana kadar taktik faullerle kafa kafaya gitti maç… Ve 1.56 kala biri Gasol’ün eli olmak üzere üç el üzerinden aldığı hcum ribaunduyla topu potaya gönderdi Lorbek… Ve maç o basketle uzatmaya gitti.
İspanyollar’a Yunanistan finalinden bu yana gıcığım. Kardeşim her dokunuşta da kurşun yemiş gibi savurmaz ki insan kendini. Dans eder gibiler. En ufak dokunuşta hemen hakemleri aldatmaya gidiyorlar. Hakemler de bu arada doğradı Slovenya’yı… Maçın en kritik anında bir hücum faul kaçırdılar ki akıl alır gibi değil. Sonra uzatmada 24 saniye süresinin bittiği anda oyunu devam ettirdiler. Üstelik hakemlerden bir tanesi düdüğünü çalmışken… Bu da maçın bitişiydi aslında. Jagodnik an itibarıyla kontrolden çıktı. Sportmenlik dışı faul aldı derken, İspanya oradan maçı vermedi elbette. Maçı altı sayıyla kaybettiler… Şimdi sırasıyla Litvanya, Polonya ve Türkiye ile oynayacaklar. Dün de yazmıştım, benim takımım Slovenya…
10 Eylül 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder